KÜÇÜK BİR KAÇIŞ: ANTALYA
Deniz havası alalım istedik anne
kız. Şöyle sahilde gamsızca yürüyelim. Rüzgar dolansın saçlarımıza ve biz de özgürce bırakalım kendimizi rüzgarın yosun kokulu kollarına.
Bu niyetlerle biniyoruz Antalya
uçağına. Bir nekahet, hayatla tekrar buluşma seyahati bu.
Antalya Akvaryum |
Antalya’ya öğle saatlerinde
varıyoruz. Otelimiz Konyaaltı’nda. Otelin hemen karşısında Antalya Akvaryum
var. İlk gün için planımız burayı gezmek. 131 metrelik uzunluğu ile dünyanın en
büyük tünel akvaryumu burası. Tematik bölümlere ayrılmış. Mavinin binbir
tonuna rastlanan akvaryum oldukça etkileyici… Akvaryumun içindeki Kar Dünyası’nda
yaz ortasında kendinizi eksi iki derecede donarken bulabilirsiniz. İçinde
birkaç buzdan heykel, bir de ısınmak isteyenler için bir şeyler içilebilecek
küçük bir cafe var. Çocuklar için eğlenceli ancak küçük bir mekan.
Antalya Akvaryum |
İkinci günümüz için hedefimiz Antalya
Kaleiçi ve eski şehir bölgesi. Önce limanı kuşbakışı gören, yeşillikler
arasında güzel bir çay bahçesinde çaylarımızı yudumluyor; çokça fotoğraf çekiyoruz.
Antalya Sokakları |
Sonra başlıyoruz Antalya’nın dar, çiçekli, yeşile bezenmiş ara sokaklarını
arşınlamaya. Kah Kesik Minare çıkıyor karşımıza, kah Hıdırlık Kulesi… Hadrian Kapısı tüm görkemiyle karşımızda dikiliyor. Antalya’nın en güzel mevsimi… Güneş
var ama bunaltmıyor, güneş bulutların arkasına kaçınca tatlı bir serinlik
alıyor bizi içine. Ulu ağaçlara ev sahipliği yapan parklara giriyor çıkıyoruz.
Çingene kadınlar fal bakmak için dil döküyor yoldan geçenlere ve çiçekçiler
gözlerine kestirdikleri aşıkların ardından koşuyor. Hayat tüm renkleriyle akıp
gidiyor…
Hadrian Kapısı |
Üçüncü ve son günümüzde Konyaaltı
sahilinde yürüyoruz. Uçsuz bucaksız deniz önümüzde uzanıyor. Şarkılar
söylüyoruz denize doğru; sesimiz çoğalarak bize geri dönüyor.
Vedat Milor’un Türkiye’nin en iyi
restoranlarından biri olarak gösterdiği 7 Mehmet, otelimize bu kadar yakınken
burada yemek yememek olmazdı… Şahane bir manzarası olan bu restoran; onca övgüyü
hak ediyor gerçekten de. Ciğer ızgara,
biftek ve hibeşi denemeye değer bence.
Son gecemizde, Hıdırellez dileklerimizi yazıyor, bereketi uğrasın diye cüzdanlarımızı açık bırakarak iyi niyetlerle uykuya dalıyoruz. Ertesi gün dönüyoruz bize ilaç gibi gelen bir tatilden küçük anılar cebimizde ve kalbimizde....
Yorumlar
Yorum Gönder