BÜYÜLÜ DİYAR: KARADENİZ
Anne tarafı Sinoplu kendisi
Samsun doğumlu biri olarak esasen bir Karadeniz kızıyım. Daha önce birkaç kez
daha Doğu Karadeniz’in muhteşem doğasını ve kültürel zenginliğini görmüşlüğüm
var. Ancak, bu seferki seyahatimiz ile, benim için yepyeni ve son derece rafine
yeni güzellikleri keşfetme imkanı buldum. Karadeniz seyahatimizin başlangıç
noktası Trabzon. Ankara’dan uçakla Trabzon’a varıp Trabzon’dan araç kiralamak
daha esnek ve daha az yorucu bir seyahat imkanı sundu bize.
1.GÜN
Trabzon
Atatürk Köşkü: Trabzon’un en
güzel yerlerinden Soğuksu semtinde Trabzonlu bir iş adamı tarafından 1890
yılında yazlık konut olarak yaptırılan köşk, 1923 yılında Hazine’ye intikal
etmiş ve 1924 yılında yaptığı ziyaret kapsamında Atatürk tarafından çok
beğenilmesi üzerine, Trabzon İl Daimi Encümeninin 18.05.1931 tarih 361 sayılı
kararıyla Trabzon halkı adına Atatürk’e armağan edilmiştir.
Atatürk Köşkü Bahçesi |
Atatürk, Cumhuriyet tarihimiz
açısından son derece önemli olan mal varlığını Hazine’ye bağışlama kararını bu
köşkte almıştır.
Ölümü üzerine kardeşi Makbule
Hanım’a intikal eden köşk, 06.04.1943 tarihinde Trabzon belediyesi tarafından
satın alınarak Atatürk Müzesi olarak düzenlenmiş ve ziyarete açılmıştır.
4 katlı kagir bir yapı olan
köşkün giriş katında Atatürk’ün dinlenme odası, yemek odası ve misafir odası;
birinci katta yaver ve muhafız odası, ikinci katta ise salona açılan iki büyük
oda bulunmaktadır.
Atatürk Köşkü - İç Mekan |
Trabzon’a yolunuz düşerse bu
muhteşem köşkü mutlaka ziyaret etmelisiniz. Çok iyi bir bahçe düzenlemesine ve
balkonundan harika bir deniz manzarasına sahip.
Köşkün hemen yanında Trabzon işi
gümüş takılar (kazaziye) satan bir mağaza bulunuyor. Bu mağazanın yemyeşil
bahçesinde de bir şeyler yeme içme imkanınız var.
Akçaabat ve Köfte: Trabzon’da ne yemeli sorusunun tartışmasız ilk
akla gelen cevaplarından biri Akçaabat köftesi. Akçaabat’ta birçok köfteci
mevcut ancak Nihat usta ve Körfez bunlardan en bilinenleri. Biz Nihat Ustayı
tercih ettik. Deniz kıyısında, rüzgar alan hoş bir restoran. Köftenin kilosu
80TL. Buraya gelmişken sakın o leziz piyazlarından yemeyi unutmayın.
Sümela Manastırı: Trabzon’un Maçka ilçesinin Altındere köyü
sınırları içinde yer alan ve Altındere vadisine hakim Karadağ’ın eteklerinde
sarp bir kayalık üzerine kurulmuş olan Sümela Manastırı, halk arasında “Meryem
Ana” adı ile anılır. Sümela Manastırı'nın Bizans İmparatoru I. Theodosius
zamanında (375–395) Atina'dan gelen Barnabas ve Sophronios isimli iki rahip
tarafından kurulduğu düşünülür. Sümela, manastır işlevini 1923 yılına kadar
sürdürmüştür. Yapı; ana kaya kilisesi, birkaç şapel, mutfak, öğrenci odaları,
misafirhane, kütüphane ile kutsal ayazmadan oluşur. Bu yapılar topluluğu
oldukça geniş bir alan üzerine yayılır. Manastırın girişinde su getirdiği
anlaşılan büyük su kemeri yamaca yaslanmış durumdadır. Çok gözlü olan bu kemerin
bugün büyük bir bölümü yıkılmıştır. Avlunun etrafındaki binalar içindeki
dolaplar, hücreler, ocaklarda Türk sanatının etkileri de görülür.
Manastıra Uzaktan Bakış |
Hamsiköy: Trabzona 47 km. uzaklıkta olan Hamsiköy nefis sütlaçları
ile meşhur. Biz de buralara kadar gelmişken Hamsiköy sütlacı yemeden
dönemezdik. En ünlü sütlaççılardan biri Niyazi Usta’ya gittik. Terasta muhteşem
bir manzara eşliğinde sütlaçlarımızı yedik ve konaklamak için Ayder
Yaylası’ndaki otelimize doğru yola çıktık.
Hamsiköy |
Meşhur Hamsiköy Sütlacı |
Ayder Yaylası
Rize'nin Çamlıhemşin ilçesinin 19
km güneydoğusunda yer alan, 1350 m rakımda ladin ve kayın ormanlarıyla kaplı
bir yayla Ayder.
Ayder Yaylası |
Konaklama için Villa de Pelit
Otel’i seçtik. Odaları temiz, manzarası güzel. Kahvaltısına ise bayıldık.
Kahvaltıda yediğimiz muhlama, bu zamana kadar tattıklarım arasında en müthişi
idi.
Ayder Yaylası |
Yaylada yöresel yiyeceklerin
tadına bakabileceğiniz birçok restoran mevcut. Muhlama, fasulye turşusu
kavurması, kara lahana çorbası, kara lahana sarması, mısır ekmeği, laz böreği,
sütlaç bu yöresel yiyeceklerden. Biz, akşam yemeğini Eski Ev isimli restoranda
yedik ancak size burayı tavsiye edemeyeceğim. Sac ve turşu kavurması fena
değildi ancak sarması pişmemiş, laz böreği hamurumsu, ayranı ise kokulu geldi
bize. En iyisi siz, önceden araştırma yaparak daha farklı bir yeri seçin.
Muhlama |
2.GÜN
Karadeniz gezimizin ikinci
gününde nihai hedef Macahel bölgesi. Ancak, güzergah üzerinde çok güzel
duraklarımız var.
Palovit Şelalası: Kaçkar Dağları Milli Parkı içerisindeki Palovit
Şelalesi, Rize’nin debisi en yüksek şelalelerinden biri. Gür bir orman içindeki
bu ünlü şelale, yaklaşık 15 metre yükseklikten köpük köpük çağıldıyor dere
yatağına doğru. Karşıdan izleyebileceğiniz gibi, köprü ve merdiven kullanarak
biraz daha yaklaşmanız da mümkün. Ancak, çok fazla yakınlaşmak istediğinizde
ıslanabileceğinizi aklınızdan çıkarmayın.
Palovit Şelalesi |
Zilkale: 600 yıllık tarihe sahip olduğu tahmin edilen Zil Kale,
aynı zamanda Tarihi İpek Yolu üzerinde yer alıyor. Trabzon İmparatorluğu
zamanında yapılan Zil Kale, 8 burç ve bir gözetleme kulesi, dış ve orta surlar
ile iç kaleden oluşuyor. Kalede muhafız binası, şapel ve baş kule bölümleri yer
alıyor. Kulenin dört katlı olduğu, duvarlardaki hatıl izleri ve kiriş
deliklerinden anlaşılıyor. Pazar Kız Kulesi, Ciha Kalesi ve Çamlıhemşin Kale-i
Bala ile bağlantılı haberleşmede de orta noktada önemli bir misyona sahip olan
Zil Kale, Osmanlı Devleti bölgeyi
fethettikten sonra askeri amaçlı olarak kullanılmış.
Zilkale |
Üşenmeyin, en üst noktasına kadar
çıkın kalenin. Harika fotoğraf kareleri yakabileceğiniz, uçsuz bucaksız yeşil
bir alan sizi bekliyor olacak.
Zilkale'den Manzara |
Bu arada; öğle yemeği için
molamızı İsina Alabalık Lokantasında veriyoruz. Terayağında alabalıkları
(porsiyonu 15 TL; bir porsiyonda 2 adet var) ve laz börekleri muhteşem lezzetli.
Son durak, Gürcistan sınırında
bulunan, Türkiye’nin ilk biyorezerv alanı Camiili de dahil altı köyü içinde
barındıran Macahel bölgesi.
Macahel: Macahel, Artvin ili Borçka ilçesine bağlı bir bölgenin
adı. İstiklal savaşı sonrası Gürcistan’ la olan sınır, isteğe bağlı
çizildiğinde, 1921 yılında yapılan referandum sonucunda toplam 18 köyden oluşan
bu bölgeden 6 köy Türkiye’ de kalmayı tercih ederek bugünkü Macahel’i
oluşturmuş. Gürcü dilinde “maca” bilek; “hel” el demekmiş. Bölgede yer alan
Camiili köyü bilekmiş çünkü eskiden beri diğer tüm köylerin merkezi imiş. Diğer
5 köy ise bileğe bağlı parmakları temsil etmekteymiş.
Yol Boyunca Manzaralar |
Macahel |
Kasım ayından sonra yoğun kar
yağışı ile birlikte Macahel’i Borçka ilçesine bağlayan geçit kapanıyor ve
beldede kalanlar bu zorlu mevsimde kendilerini ve hayvanlarını beslemek için
yiyeceklerini kendi elleriyle yaptıkları özel mekanlarda saklıyorlar. Bazı
aileler ise kar mevsimi başladığında Borçka’ya gidiyor ve karların erimesini
takiben Macahel’e geri dönüyor.
Macahel'den Manzarları |
Doğa tek kelimeyle bakir ve
muhteşem ama yollar zorlu. Pansiyonumuzun yer aldığı Efeler köyüne gidebilmek
için uzunca bir süre toprak yolda sarsıntıyla ilerlemek zorunda kalıyoruz.
Macahel’deki 6 köyden biri Efeler. Diğerleri Camiili, Maral, Uğur, Kayalar ve
Düzenli.
Pansiyonumuz Dedaena Pansiyon.
Uzun bir seyahatten sonra mis gibi, hafif yağmurlu bir orman havası, tavuk ve
keçi sesleri karşılıyor bizi. İki ayrı evden oluşan, vadiye hakim pozisyonda
yer alan pansiyonda yöresel yemekler sunulduğu gibi organik bal üretimi de
yapılıyor.
Efeler Köyü, Dedaena Pansiyon |
Çok yorgunuz ama bu bölgeyi
görmek, zümrüt yeşili ağaç denizinde kaybolmak, sislerin dağların zirvesinde
çizdiği romantik tabloyu uzun uzun izlemek, pansiyondaki leziz yiyeceklerin
tadına bakmak tüm bu yorgunluğa değiyor gerçekten.
Karagöl |
Günümüzü cennette bir uykuyla
tamamlıyor, rüyalarımızda tekrar tekrar yemyeşil vadilerin içinde kayboluyoruz.
3.GÜN
Efeler Köyü |
Yorumlar
Yorum Gönder